İvan İlyiç’in Ölümü Yorum
Dünyanın en büyük romancılarından biri olan Lev Tolstoy, tarafından 1870’lerin sonlarına doğru kendisiyle kendi iç dünyasında girdiği derin hesaplaşma sonucu geçirdiği bunalımın ardından kaleme aldığı kitabı İvan İlyiç’in Ölümü’nde, insanın aklı ve yüreğinden hiç silinmeyen yaşam-ölüm gerçeklerinin olabildiğince nesnel ve soğukkanlı bir şekilde bizlere tüm gerçekliği ile anlatmaktadır. Kitap hakkında okuyucuların yorum ve düşünceleri aşağıda sizlerin için topladık ve derledik. Hadi okuyucu yorumlarını okuyalım....
İvan İlyiç'in Ölümü Yorum
- Hayatın kaçınılmaz olgusu olan ölüm gerçekliği karşısında insanın ruh halini ve psikolojisini anlatan ve ölüm döşeğinde yatan bir insanın yalnızlığını bizlere anlatmaktadır. Bir insanın son günlerini anlatığı için yetişkinlerin okumasında fayda var.
- Bu güne kadar Tolstoy okumadıysanız bu eseri okumakla başlayabilirsiniz. Bence çok güçlü bir anlatımı vardır. Kitabı okurken sanki tüm olayları yaşayan kendimmiş gibi hissetim.
- Ölüm döşeğinde yatmakda olan bir insanın kendisiyle, ailesiyle ve geçmişi ile olan hesaplaşmasını anlatıyor. Kendince iyi bir hayat yaşadığını düşünen İvan İlyiç amansız bir hastalığın pençesine düştükten sonra aslında tüm hayatının yalandan ibaret olduğunu farkeder. Aslında kendisinin mutlu olduğunu düşündüğü zamanlarda aslında hiç de mutlu olmadığı ve etrafına mutluymuş gibi davrandığını idrak eder. Kısa olmasına rağmen etkileyici bir eserdi. Tolstoy'un kendi edebiyat türünü çıkarmaya başladığı ilk kitaplardan. Gençler vee yetişkinler mutlaka okumalı.
- Ruhsuz, maddeye tapmaya başlayan insanlığın kendi hayatını sorgulayıp, düşünmeye davet eden bir kitap. Yaşadığı dünyada maneviyata gerektiği kadar önem vermeyen ve bu şekilde yaşamayan insanların düştükleri genel son durumlarını anlatan bir kitapdı.
- Kitap başlığından anlaşıldığı üzere konusu ölüm döşeğinde olan bir insanın geçmişi ile yüzleşmesini anlatıyor bizlere. Bence insanlar bu yüzleşmeyi ölüm döşeğinde değil her zaman yapmalı.
- Tolstoy, bu eserinde çok güzel bir yeni bir karakter oluşturmuş. İnsanın geçmişiyle yüzleşmesinin aslında çok zor olduğunu ve yüzleşirken de nasıl çaresiz kaldığını anlatmaktadır.
- Yaşadığı hayattan çok memnun olan bir insanın bir kaza sonucu yatağa düşmesi ve ölüme doğru gün gün gitmesini anlatıyor. Bu insan ölüme doğru yaklaşırken geçmişe doğru, kendi içinde yüzleşme yaşamaya başlıyor. Ama bu yüzleşme yaşanırken içine düştüğü çaresizliği anlatmakta.
- Kitap bana bu dünyada ölüm var diyor. Gerçekten isanın yaşadığı hayatı zaman zaman sorgulaması gerek. Aksi halde ölüm döşeğinde geçmişimizle yüzleşirken çaresizlik içinde kıvranıp dururuz.